Nevres Taştan
İşadamı
Metin Sezer hocamız, ağabeyimiz, Bayburt Lisesinin unutulmaz coğrafya öğretmenidir. Şingah mahallesinin asilzade ve tanınan bir ailesine mensup, diyar-ı gurbet Muğla'da arkadaşlığı ve dostluğuna ram ve hayran olduğum çok özel bir ağabeyimdir.
Ermeni mezalimine karşı verdiği amansız mücalede ile abideleşen, Bayburt kızları ve kadınlarının iffetini canı pahasına savunan, ülke çapında bir üne sahip, Afyon da Kara Fatma gibi, Erzurum da Nene Hatun ve Kastamonu da Şerife bacı gibi efsane bir mücahide olan Bayburt'lu GOBUK SULTAN NENE' nin özbe öz torunu olma şerefini de taşıyan ve o şuuru ziyadesiyle temsil eden değerli bir hemşerimiz ve öğretmenimizdir, Metin Sezer ağabeyimiz.
O zamanlar yani idealizmin var ve saygın olduğu günlerde; başında kavak yellerinin esdiği, "haydi haydi zamanlarında" "solcu metin" olarak bilinirdi daha ziyade, gençliğinde sahip olduğu dünya görüşüitibariyle sosyal demokrat ve hak ve müsavatı esas alan düşüncelerinden dolayı.
68 kuşağı diye yaftalandırılan kuşaktan... fakat, asla ve kat'a o kuşak ile ilgili olarak (o dönem itibariyle) sadece idealizm ve dünya görüşübirlikteliği dışında hiçbir alakası ve bağı olmayan; kendi zaviyesince özgürlükçü, yurtsever, Türkçüve milli bir duruş sergileyen tutarlı bir kişiliktir.
1970 li yıllarda Bülent Ecevit'in; "toprak işleyenin, su kullananın" siyaseti gereğince, Ülkemizin feodal yapısının kırılamadığı güneydoğu bölgesinde "toprak reformu" projesinde görev almış, o zaman ülkenin bir kısım ideoloji bezirganlarının bu cennet vatanın kuşatılması, bölünüp ve parçalanması için ne denli kirli ve sü lı̂emelleri taşıdığını bizzat yaşayarak öğrenmiş ve esasen bir ütopya olan sol ideolojiden kopmuş, daha özgürlükçü, daha milli ve manevi bir iklime kendini adapte etmiştir.
Vatan ve millet muhabbeti tartışılmaz. Bu hususta konuşmalarına ve muhabbetine doyum olmaz.
1996 yılında Muğla da kendisi ile yıllar sonra görüştüğümüz de; "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar" esprisini gümbür gümbür savunarak arkadaşlarına ve çevresine olan hakimiyetini gördüğümde çok mutluluk duymuşumdur.
Metin Sezer mayası temiz, asilzade, bilinçli, güler yüzlü, ilkeli, zarafet ve nezaket erbabı, vefakar, temsil kabiliyeti olan, karizması ve duruşu ile insana güven veren, güzel giyinen, sportif yapılı, milli meselelerde gözükara, tam bir Bayburt beyefendisidir.
Muhtemelen 2005 veya 2006 da Bayburt'ta beraber bir kaç gün beraberliğimizde, mesleki bir duygu olsa gerek; Kop dağına kadar bir otomobil sefası yaptık, özellikle Çoruh nehri havzası ile ilgili bir kaç projesinden çok duygusal bir atmosfere girerek; "faruk'cuğum bu havza çok önemli, şu suyun temizliğine, su nazlı nazlı akışına bir bak .... yahu biz buraları nasıl birakıp gitmişiz" diye hayı lanmıştı. Böyle
bir atmosferde bir kez daha 'ne kadar memleket sevdalısı bir insan ile dostluk ve arkadaşlık kurmuşum' diye bir nevi kendimle gurur hissetmek gibi garip ve güzel bir Milli ve ulusal konularda çok bilinçlidir, okuyan ve irdeleyen, eğitime çok önem veren bir yapısı olup, 1996 da Muğla da Öğretmenevi bahçesinde; "Faruk iyiki bu güçlü ve büyük orduya sahibiz, yoksa bizi Yugoslavya'dan daha beter duruma düşürür bu işbirlikçiler ve emperyalistler" diye endişelerini dile getiriyor; bu sözleri ile bilâhere bende, ta o zamandan bu günleri gören feraseti ve öngörüsü hayranlık uyandırmıştır. Demek ki gören göze klavuz gerekmiyormuş.
İyi bir ailesi reisi ve müşçik bir baba olduğunu yakınen biliyoruz, iki seçkin kız evlat babası, kızlarından biri Tıp Doktoru diğeri de Hukukçu, serbest Avukatlık yapıyor.
Metin Sezer hocamız öyle pek vitrinlik bir karaktere ve yapıya sahip olmadığı ve sade bir hayatı seçtiği için ancak onu yakından etüd edenler tarafından bilinen gerçekten yukarıda yazılı tüm değerleri fazlasıyla bünyesinde muhafaza eden bir değerdir.
Muğla ve Antalya da ikamet, kendisine ahir ömründe sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur diliyorum.
0 0