Nevres Taştan
İşadamı
Hoca Mehmet namıyla meşhur memleketimizin Cumhuriyet dönemi efsanevi öğretmeninin iki numaralı mahdumu.
Galer mahallesin de ikamet idiler. Poşa'ların sokak diye bilinen sokakta, pönserek deresine yakındı konakları.
Durmuş ağabeyimiz bizim çocuk yaştan itibaren tanıdığımız ve ikir ve görüşlerinden feyz aldığımız, mütefekkir yönüile tanınan uzakdoğu sporlarında da başarılı siyah dan kuşaklı bir teakwan-do'cudur da. Bayburt Ülkü Ocaklarında 12 eylül öncesi bizlere hem tadına doyum olmaz seminerleri, hem de böyle sportif alanda da yardımları olmuş, hafızamıza yer etmiş bir değerdir.
Kendi sitesin de, kendi kaleminden otobiyoğrafisi; cemaziyelevveli şöyle: 1948 yılında Bayburt'ta dünyaya gelen Durmuş Hocaoğlu 1974 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisi olarak mezun oldu.
1982 yılında mühendislik mesleğini terketti ve Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Fizik Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak girdi. O tarihten sonra Felsefe'de master ve doktora yaptı, Fizik'te ise master yaptı, doktorasını tez aşamasında bıraktı.Hâlen Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapan ve mültidisipliner bir akademik çalışma kariyeri bulunan Hocaoğlu'nun çalışma alanları Fizik Felsefesi, Bilim Felsefesi, Tarih ve Siyaset Felsefesi olup, muhtelif dergilerde Elektrik Mühendisliği ve Fizik gibi teknik konular yanında Bilim ve Fizik Felsefesi, Tarih Felsefesi, Siyaset Felsefesi, Din ve Laiklik v.b. konularda makaleler kaleme almış; ayrıca, muhtelif akademik toplantılara tebliğler sunmuş ve tebliğkritikçikliği yapmış, birçok gazete ve dergide sürekli yazarlık yapmıştır. Yayınlanmış üç kitabı bulunmaktadır. O zellikle Türkiye Günlüğüdergisi ne yazdığı ilmi ve bilimsel makaleler ile Yeni Çağ Gazetesin de günlük makaleleri okunmaya değer yazılardır. İşte kendisi ile muhasebe ve murakabesinden bir kaç pragraf;
“Uğraşma bunlarla, vaktini zâyi' etmeğe değmez; sen çözülme sürecine, 'hâleti nez'e girmiş' bir kitleye hitap ediyorsun, ama bu, ölümün gölgesi yüzüne düşmüş, yüzünübu dünyadan öteye çevirmiş can cekişen bir insana hitap etmek, veya bir duvarla konuşmak yâhut bir kör kuyuya seslenmek gibi bir şey; feryâd üfıĝan içinde; "Ey Türkler! Bu topraklarda boğuluyorsunuz" kabıl̂inden şeyler yazıp durma; seni dinleyen de yok, anlayan da. Gazete yazılarını akademik makale gibi yazdın da ne oldu?
Ya Avrupa Birliği için yazdıkların? Neye yaradı, söyler misin? Sen onlara, "Ey Türkler! Sâdece şunu bilmen dahi AB üyeliğiine kategorik olarak hayır demen için fazlasıyla kâfıd̂ir:..." diye başlayan kaç yazı yazdın; ne oldu Allah aşkına? Yüzüne kim baktı? Artık kabûl et, Hocaoğlu: Senin bütün te'sirin, kara kışın tam ortasında Ağrı gibi bir dağın başında soba kurarak gökyüzünüısıtmaktan başka nedir ?” Ünüve ziyâ'sı memleketimizi aşmış bir bir büyük filozof ve düşünürdür Durmuş Hocaoğlu beğ. Velhasıl değerli dostlar, bu değerimizle ilgili bizim yazacaklarımız havada kalacağı için, kendisine buradan sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur dileklerimizi sunuyoruz.
0 0