Nevres Taştan
İşadamı
Bizim kuşaktan.. Bayburt'a has yaşam tercihiyle, ciddi, vakur, iyi yürekli, güvenilir, vefalı, kadir şinas değerli bir kilometre taşıdır Sarı Bedri. Gıyabın da öyle anılır: “sarı bedri veya bedo”.
O yle bilindik bir veya tavır itibariyle kav ve seçkinci görünse de Bedo; esasen hayatın tüm travmalarını yaşamış ve o deneyimlerden payına düşeni almış olup, bunu kimseye hissettirmemiştir. Sadece onu tanıyan ve gerçekten dost olan arkadaşları bilir. I çten ve samimi olmasına rağmen sorunlar karşısında “tek tabanca” mücadele vermeyi esas alır.. Bu yönüyle sade bir insandır diyebiliriz. Derununda engin bir memleket ve “insan” sevgisi saklar.
Herkes çıktı sen neyi bekliyorsun diye sorduğumda: “Faruk ben Bayburt'tan başka yerde yaşayamam, gözüm kesmiyor” demiş ve “ola oğlum aha biz de gidek gelip kimi bulacaksız …………? ” diye de kendince haklı mı haklı bir bahane bulmuştu.
Dostuna dost! diye vasıflandırabileceğimiz evsafta bir kumaşı vardır. Temsil yeteneği olan, güzel giyimli, yerinde Türkçe'yi iyi kullanan fakat Bayburt aksanı ile terennümütercih eden eğitimli, deyim yerinde ise (bunu söyleme hakkını kendimde bulduğum için;) nesli tükenmiş “kelaynak”lardandır.
Hülasa o bizim Bayburt'taki mihenk taşımız “bedo” muzdur. Çocuklarına ve ailesine düşkünlüğü tartışılmaz, hayatını da dolu dolu yaşamayı seven, ikrâmı bol, izzeti ve paylaşmayı seven bir yapıya sahiptir. Yaşadığımız çok “ibretlik hikayelerimiz” vardır fakat bu satırlara sığmaz…
Bayburt'ta ikamet. Buradan Bedo gardaşıma ahir ömründe sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur dileklerimi gönderiyorum.
Ona yazdığım Mektup Şiirim:
Haydi Cello işte yine beraber yürüyoruz zengin kaldırımında derbeder,
Ay doğarken biz, şafağı mor etmişiz...
La gardaş ne umur; keyfekeder...
Oyyyy, oy!..
Hani o artık zamanlarımızda..
Vardı ya: Yusuf emmi, şişman Fikret emmi,
Severdiler bizi... iyi adamdılar bre!..
Sonra, Köroğlan; ille de Yaşar...
Analar çaputlara sarmış mıydılar?
Ne günlerdi bee... offf... of!
Şimdi senden epey uzaktayım sevgili dostum...
Aklıma gelir bazen, '-bazen' dediğime bakma; peeeekkk... Pek!..
Uzun atacağım, uzun... derdim de; gülerdin.
Olur, (.........!..!!) diye; okkalı bir küfür savururdun, Tüm sevimliliğinle...
Hakketen atamadım la... ne şom ağızlıymışsın sen!.. Cello, sen hiç dönmedin... biliyor musun?
Sağlam uşahsan vesselâm. Rengin de öyle, gani göynünde la!.. Sarımtırak beyaz adam.
Ya ben?
Yüzüm iziki harita sanki, 'cızğı cızğı'...
Gurbet mi yoksa şu meret mi sebebi bilemedim gardaş.
Neyse...
Aklıma düştün de akşamın bu vaktinde yazayım dedim;
İki satır, bir de hatır işte..
Neydirsen ezemoğli?..
fotoğra larında ey görinirsen haa!..
Aman kupa sağlam olsun da gerisi hekâye...
Geçenlerde Koroğlan telefonda sordi: "gardaş nasisan diye",dedim; işte ele...
Başımız sağolsun,
Demek, "bölühten" bir yıldız daha kaydı.
Deli ağabeyimiz de 'uçmağa' vardı.
Başımız sağolsun.
Huzur içinde yatsın.
La mahsunladım gene... içim daraldı seni seviyorum bilirsin,
Cansın,
Balsın;
Gerisi kalsın..
.
Hoşçakal!..
Derkenar not; gızma ola, ben de Bello, daaa...
0 0